Nemrut Dağı ülkemizin en ünlü ve en önemli antik kalıntılarından biri.
Türkiye'deki 2.134 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı'nın zirvesindeki dünyaca ünlü antik kalıntılar hakkında ne biliyorsunuz?
Nemrut Dağı'nin tarihi, MÖ 1. yüzyıla kadar uzanır ve en ikonik UNESCO Dünya Mirası alanlarından biridir.
Adıyaman yakınlarında bulunan Kahta'nın yaklaşık 40 km kuzeyinde yer alan Nemrut Dağı ve dağın ikonik yürüyüşü, Türkiye'nin en çarpıcı antik kalıntılarından biriyle ödüllendiriliyor.
Nemrut Dağı, MÖ. 62 yılında Kommagene Kralı Antiochus Theos için inşa edilen yaklaşık sekiz ile dokuz metre yüksekliğinde dev heykellerle doludur. Antiochus bir Ermeni kralı ve Kommagene Krallığı'nın (Helenistik dönemde eski bir Ermeni krallığı) en ünlü hükümdarlarından biriydi.
Nefes kesen Nemrut Dağı heykelleri arasında kralın kendisinin yanı sıra iki aslan, iki kartal ve Zeus, Herkül ve Apollon dahil olmak üzere birçok tanrı bulunmaktadır. Heykeller eskiden her biri için yazılı isimlerle oturmuş tam figürlerdi ancak günümüzde büyük kafalar sitenin her yerinde farklı yerlere yerleştirilmiş durumda.
145 metre çapındaki Nemrut Dağı'na vardığınızda, ilk önce orijinal yazıtlarını koruyan, oturmuş bu beş kireçtaşı heykel ile karşılaşacaksınız. Heykeller, aslan ve kartal koruyucu heykelleri ile çevrelenmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi, kafalar sitenin alt katına düşmüştür.
Nemrut Dağı'ndaki heykeller arasında kralın Pers ve Makedon atalarının yanı sıra sitenin en önemli kalıntılarından biri olan, kralı bir tanrı ile el sıkışırken tasvir eden yukarı doğru bir taş levha bulunmaktadır.
Heykellerde bulunan tahribat nedeniyle Nemrut Dağı'nın tarih boyunca dini veya siyasi karışıklıklar nedeniyle tahrip edildiği açıktır. Doğu Toros sıradağlarının en yüksek noktalarından birinde tek başına olan Nemrut Dağı, bir Hierotheseion'dur. Bu da, tümü tanrılara adanmış bir tapınak ve mezardan oluştuğu anlamına gelir. Ancak Nemrut Dağı hakkında en önemli gerçeklerden biri, Helenistik dönemin en iddialı projelerinden biri, karmaşık tasarımı ve antik çağda büyük ölçeği ile rakipsiz bir yapı olmasıdır.
Nemrut Dağı'nı inşa etmek için kullanılan teknolojinin eski olması ve dağın yüksekliğinin fazla olması buradaki kalıntıların korunmasında en önemli nedenlerden biridir.
Nemrut Dağı ilk olarak 1881 yılında Osmanlı İmparatorluğu için ulaşım yollarını araştıran Alman mühendis Karl Sester tarafından kazılmıştır. Yıllardır el değmemiş bir şekilde dağın tepesinde olan bu kalıntıları ilk gören kişi olmanın Sester için nasıl bir deneyim olduğunu ancak hayal edebiliriz.
Nemrut Dağı Ne Zaman UNESCO'ya Alındı?
1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren Nemrut Dağı'ndaki heykeller, Nisan'dan Ekim'e kadar gelen ve Adıyaman'dan bölgeye araba veya otobüs yolculuğu yapan tarih meraklıları için oldukça popüler bir durak haline geldi.
Sırlar Dağı ve Büyük Bir Keşif: Nemrut Dağı
Nemrut Dağı Nasıl Keşfedildi?
Nemrut Dağı üzerindeki bu kutsal kült merkezinden antik kaynaklarda bahsedilmese de Anadolu'nun eşsiz bir krallığı olan Kommagene Krallığı 1881'de keşfedilene kadar araştırmacıların ilgisini çekmedi.
O dönem bir Demiryolu Mühendisi olan Karl Sester, İzmir'deki Alman konsolosuna bir mektup yolladı ve bu mektup Berlin'deki Prusya Bilimler Akademisi'ne gönderildi. Mektupta Sester, Doğu Anadolu'da bir dağın tepesindeki bazı heykellerden bahsetmektedir. Sester'e göre heykeller Asur dönemine ait.
Daha önce hiçbir araştırmada yapılmayan bu bulgu akademinin dikkatini çeker. Akademinin değerli ve başarılı üyesi Arkeolog Otto Puchstein'ı Sester ile görüşmesi ve daha detaylı bir çalışma yapması için gönderir. Bu iki kişilik ekip Fırat Nehri'ni keşfe çıkar. 30 Nisan 1882'de Adıyaman'a yola çıkışlarının ikinci ayında zirveye ulaşırlar.
O gün bu iki insanın orada gördüğü kesin olan bir şey varsa o da Nemrut'daki kalıntıların basit bir anıtsal mezar olmadığıydı. Oturma pozisyonunda, sırtüstü mezarın tepesine yaslanmış beş devasa tanrı heykeli, 2 metreden yüksek gövdesiz baş, arkalarında eski Yunanca yazıtlar, 10 metreden yüksek heykeller.
Puchstein ve Sester, dağın tepesine yayılan heykellerin etrafını keşfe çıkar. Doğu, batı ve kuzey teraslarının çevresinde birçok kalıntı keşfederler. En önemli heykel ve mimari kalıntılar kutsal merkez olan Doğu Terası üzerindedir.
Kireçtaşı bloklardan yapılmış 8-10 metre yüksekliğindeki heykellerin Asurlulara ait olmadığı anlaşılır. Varlığı bilinmesine rağmen kralın mezarı henüz keşfedilmemiştir. Heykellerin üzerindeki yazıtlar tam olarak okunamamaktadır ancak batı terasında da benzer yazıtlar ve heykeller bulunmaktadır. Bu iki teras aracılığıyla Puchstein, eski yazıtların şifresini çözen bir ipucuna ulaşır:
- “Pers ülkesinin, Makedonya'nın ve kendi ülkemiz Kommagene'nin tüm tanrılarını, çocuklarını ve torunlarını kutsamaya devam edecekler…”
Yazıt, hem Perslerin hem de Makedonların varisi olduğunu iddia eden az tanınan Kommagene Krallığı'nın bir üyesi olan "Muzaffer Büyük Kral Antiochus" tarafından imzalanmış görünmektedir.
Helenistik Dünyanın En Büyük Keşfi
Puchstein'ın 1882'de deşifre ettiği 237 satırlık bu edebi yazıt, Helenistik dünyanın en önemli keşiflerinden biri olarak kabul ediliyor. I. Antiochus tarafından Nemrut Dağı'na yaptırılan bu kutsal alanın tarihini ve doğasını ayrıntılı olarak anlatıyor.
Şu ana kadar Nemrut Dağı ve heykelleri ile ilgili Kommagene bölgesi veya Fırat'ın bu yakasındaki bölge hakkında pek bir şey bilinmemektedir. Dağdaki heykeller kadar çarpıcı bir şey daha var ik bu da 50 m yüksekliğinde ve milyonlarca kalkerden oluşan tümülüs.
Tümülüs, iki teras arasında yer alır ve bölgeye hakimdir. Puchstein'a göre dünyanın bilinen en yüksek tümülüsüdür. Bu güne kadar bilinmeyen ve ilk kez bu yazıtlarda yer alan bir kelimeyle tanımlanır: Hierothesion, kutsal kasa
1883'te akademiden başka bir keşif gezisine izin verildi ve bu sefer ekibi yönetecek olan Karl Humann oldu.
Nemrut Dağı üzerindeki bu alan ve heykeller Helenistik dönemin en görkemli yapılarından biri olarak kabul ediliyor. Tapınağın çok kültürlülüğü bunun nedenlerinden biridir. Meşhur Yunan ve Pers atalarına kadar uzanan bu krallığın soyağacı, ikili kültürün dikkat çekici bir sentezidir. Bununla bağlantılı olarak, Karl Humann ve ekibi, Antiochus'un soyunun Pers ve Makedon atalarını tasvir eden 70'in üzerinde kabartma buldu. Hava koşulları zorlaştığından ikinci keşif tamamlanamadı.
Bir Aslandan Yıldızlara Uzanan Keşif
Aynı yıl 1881'de Müze-i Hümayun (Osmanlı İmparatorluk Müzesi) müdürlüğüne atanan Osman Hamdi Bey ve Osmanlı misyonu Sanayi-i Nefise Mektebi'nin öğretim üyesi heykeltıraş Osgan Efendi ile birlikte Humann Nemrut Dağı anıtlarını incelemek ve bu konuda çeşitli sorulara cevap vermek üzere buluştular.
Nemrut Dağı Tümülüsü'nün Batı terasında, Kral I. Antiochus ile tanrıların tokalaşma sahnelerini betimleyen dikkat çekici bir kumtaşı stel parçası keşfedilir. Bu Aslan Horoskobu'dur. 1881'de bölgeye ilk geldiğinde, steller ve Aslan Horoskobu Puchstein'ın tümülüsün üzerinden kayarak üzerine yığılması nedeniyle ortaya çıkaramadığı için 1882'de Osman Hamdi Bey tarafından yapılan kazıda ortaya çıkarılmış ve bilinen en eski Yunan burcu olarak nitelendirilmiştir.
Aslanın gövdesinde ve çevresinde 19 yıldız, boynunda bir hilal vardır. Aslanın sırtındaki üç büyük yıldız Yunanca, Mars, Merkür ve Jüpiter olarak yazılmıştır. Pek çok araştırmacının dikkatini çeken Aslan Horoskobu'nun tarihçesi, tümülüsün kesin inşa tarihine dair ipucu verirken uzmanlar astronomi desteğiyle çeşitli sonuçlara varmaya çalıştı.
Kısa Kısa Nemrut Dağı
- Güneydoğu Adıyaman ilinin Kahta ilçesinde bulunan Nemrut Dağı, zengin tarihi nedeniyle UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmıştır.
- Nemrut Dağı'na ulaşım: Dağın zirvesine, yaklaşık 40 dakika süren 800 metrelik zorlu bir yürüyüşten sonra ulaşılabilir.
- 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre genişliğindeki tapınak mezarlarıyla dünyanın dört bir yanından turistleri çekmektedir.
- Yunan ve Pers tanrılarının devasa heykelleri muhteşem bir konumda bulunuyor. Dev heykellerin her iki yanında oyulmuş bir aslan ve bir kartal bulunur.
- Nemrut Dağı'ndaki anıtlar, MÖ 1. yüzyılda Kommagene Krallığı döneminde geç Helenistik Kral I. Antiochus'un emriyle dikilmiştir.
- Bazı efsaneler İncil Kralı Nemrut'un bölgeye gömüldüğünü söylüyor.
- Bazı İslami ve Yahudi gelenekleri, İbrahim Peygamber'in dağın zirvesinde kötü Kral Nemrut ile yüzleştiğini ve onu yendiğini belirtir.